Fiona'ya,
- gozde gulsoy
- 27 Kas
- 5 dakikada okunur

Canım Kızıma,
Bergamo’da yatağımızdan yazıyorum sana bu satırları. Bundan tam bir hafta önce seninle son kez sarılarak uyuduğumuz yerden. O kadar huzursuzdun ki o son gece. Karnın iyice şişmişti, sense incecik kalmıştın, zar zor nefes alıyordun, ne yöne dönersen vücudumla seni takip ettim ki sana tüm gece doya doya sarılayım. Son kez uyuduğumuzu biliyordum. Sabah uyandım, ağlamaktan tüm gözlerim şiş halde, veterinerinden seni uyutmak için saat aldım, o sabah her saate bakışımda senin bu dünyadaki varlığının sona ermesine kaç saat kaldığını hesapladım hep kafamdan. Son 4 saat, son 3 saat, son 2 saat…Tuvalete gitmek bile sana ihanet gibi geldi o sabah. Her senden ayrıldığım saniye, senle son anlarımı boşa harcamak gibi geldi hep. Artık son noktada olduğunu biliyordum. Altına kaçırdın, seni son kez yıkadım. Yemek yemekte zorlandın, başını yataktan kaldırmakta zorlandın. Sonra Federico geldi. Son kez koltukta üçümüz sarılarak uzandık biraz. İncecik bacakların, koskocaman şişmiş vücudunu taşımakta çok zorlanıyordu. Son haftalardaysa ben seni tanımakta çok zorlanıyordum. O güzelim yusyuvarlak kafanda tek bir yağ damlası bile kalmamış, bir deri bir kemik tüm kafatasın belirgin, seni sen yapan dansın, iştahın hiç biri yoktu. Bir senedir uğraşıyordum seni hayatta tutmak için, bir senedir maddi manevi her şeyi yaptım, bir sene boyunca ağlamaktan gözümde yaş kalmadı.
Beraber maceramız tam 8 sene önce 4 Ekim 2017’de başlamıştı. Seni alıp eve getirdiğimde hiç kimseye söyleyemediğim sadece Eren’e itiraf edebildiğim bir duygu gelmişti: Bir salaklık yaptım, ya ben bu köpeği sevemezsem, ya birbirimize uymazsak, napıcam ben? Bu soruyu sormuş olmama bile inanamıyorum. Seni çok az insanı sevdiğim kadar çok, hatta belki daha bile çok sevdim ve biz birbirimizi bir puzzleın parçaları gibi tamamladık. Ben kendi kendimle kalmayı çok severim sanıyordum ama meğer ben 8 senedir yalnız kaldığım ve bundan keyif aldığım hiçbir an aslında yalnız değilmişim ki. 8 senede etle tırnak olduk biz, seni düşünmeden, seni hesaba katmadan attığım tek bir adım bile olmadı hayatımda. 1 sene İstanbul Bomonti’de baş başa yaşadıktan sonra beraber Milano’ya taşındık. Tüm mahalle seni tanırdı, ben de Fiona’nın sahibi olan o kız. Ayrılmaz ikili… Manikürcülerim bile son sene hasta olduğun için seni götürmediğim her seferinde seni sordular. Mahallenin süpermarketi, mahallenin diğer köpek sahipleri, mahallenin fırını hatta mahallenin delisi bile, beni ne zaman görseler seni sordular. Şimdi Bergamo’da beni gören kimse bir eksiklik hissetmiyorlar yanımda olmayan, burda kimse seni tanımıyor Federico’nun arkadaşları ve ailesi dışında…Ne kaybettiklerini ve asıl benim ne kaybettiğimi bilmeden... Covid dönemi, benim depresyon dönemim, hepsinde yanımda sen vardın. Yalnızım zannederken hiç yalnız olmadığım zamanlarmış meğer… Yatağa atlayıp sana sarıldığım her an koskocaman bir huzur gelirdi. Milano’daki evin her köşesinde sen vardın, tatile çıkmadan önce seni her köpek bakıcısına bırakıp eve döndüğümde sahipsiz su ve yemek kabını görüp senin pati tıkırtın olmadığında bir mutsuzluk çökerdi yüreğime. Düşünsene şimdi sensiz o evde yaşamak zorunda olduğumu…İyi ki taşınmışım diyorum çünkü baktığım her köşede bir anımızı hatırlayıp büyük bir kalp acısı çekerdim. Araba kullanmakta mesela şu anda inanılmaz zorlanıyorum, bir elim hep sağ koltuktaki senin üzerinde olurdu, sen de kocaman gözlerini dikip bana bakıp sonra da uyuyakalırdın, ani frenlerde yere düşerdin ben de salak gibi gülerdim.
Çok şiirsel bir çıkış yaptın hayatımdan. Önce Federico hayatımıza girdi, sen onu çok sevdin, çok ama çok. O senin oyun arkadaşın oldu. Hep sana rahatsızlık verdi kabul ediyorum, yemek gösterdi yedirmedi gözünün içine baka baka kendi yedi, sen uyumaya çalışırken hep mıncıkladı, sen ofladın pofladın ama o da seni çok sevdi. Her tatilimizi seni de götürebileceğimiz şekilde ayarlamaya çalıştı, her planda senin olman için ısrar etti, yürüyemediğin yerlerde kucağında taşıdı, bir sürü hayal kurdu senle yapılacak. Şu anda çok acı çekiyor, mesela ben senin her şeyini kaldırdım ve ondan ben görmeden atmasını rica ettim, üzerinde Fiona yazan bir minderin vardı, onu atamamış, arabasında saklıyor, böylece hem ben görmezmişim hem de o senin kokunu duyarmış. Her gece uyumadan senin videolarını izliyor. Bu yaz Fransa tatilinde ol çok istemişti, ilaçların bize yanıltıcı bir mucize gösterdi ve sen ‘iyileşmiş’ gibi yapıp o tatile gelebildin bizle. Daha birkaç ay önce bu. Sonra düğünümüze katıl çok istemiştik. Orda ben seni çok iyi tanıdığım için çok çok iyi olmadığını hissetmiştim, bir de annemle Federico hissetmişlerdi ama geri kalan herkes iyisin sandı seni. Ben geriye sayımın başladığını anlamıştım ama en azından 2026’ya girersin diye ümit ediyordum. Bu ayın başında Milano’daki evimizi toparlarken hızla kötüye gitmeye başladın ve bu eve taşındıktan sonra ‘Yalnız olduğun dönem sana eşlik ettim, şimdi yanında Federico var ve yeni hayatında seni ona emanet ediyorum, artık veda vakti’ dedin.
O son araba yolculuğu korkunçtu. Normalde seni ayaklarımın oraya koyardım ama son sarılışlarımız olduğu için kucağıma aldım. O kadar rahatsız nefes alıp veriyordun ki. Arabayı park ettik, veterinere girdik son kez. Hiçbir köpek veterinere gitmeyi sevmez ama sen çok severdin. Dans ede ede girerdin içeri çünkü iğne bile yapılsa bilirdin ki sonunda bir ödül maması var, o ödül maması için sen her şeye katlanabilirdin. Ama 20 Kasım 2025 günü veterinerin kapısından benim kucağımda girdin. Ne yemek yemeye halin vardı ne dans etmeye. Seni o hep çıktığın muayene masasına çıkarttım son kez. Son kez uzandın oraya. Önce sakinleştirici verildi, hemen uyumaya başladın. Ben seslendiğimde değil ama ne zaman Federico seslense gözlerini açtın. Son iğne için damarlarını bulamadılar, o kadar zayıflamıştın. O yüzden kalbine yaptılar iğneyi. Bakamadım ama patini tuttum. ‘Gittiğini’ söylediklerinde yanaklarından , göbüşünden öptüm seni. İnanamadım nefes almadığın için karnının inip çıkmamasına, hiç böyle olmamıştı. O metal muayene masasında sana sarıldım, benim için kestikleri tüylerini öptüm ve onları da yanıma aldım. Veterinerlerin de çok ağladılar. Küllerini isteyip istemediğimi sordular. Eğer isteseydim tek yakılıcaktın, tek yakılmaktan korkansın başka köpekler de yanında olsun diye istemedim. Son kez dönüp sana baktım. İncecik vücudun ve şişkin karnınla orda yatarken hem çok huzurluydun, hem çok güzeldin hem de çok gariptin. Hem benim Fiona’mdın hem de değildin. Kazağını aldım, tasmanı bıraktım, arabaya geri bindik. Gidiş yolunda kucağımda sen varken dönüş yolunda üzerinde kokun olan kazağın vardı. Otobanda bir yerde durduk, hiçbir şey yememiştim, gidip avuç avuç çikolata aldım, sanki o çikolatalar senin gidişinle gelen mutsuzluğu atabilirmiş gibi. Seninle evden çıkıp sensiz döndüm.
21 Kasım sabahı uyandık, pencereden dışarı baktık, lapa lapa kar yağıyor. Uyumadan önce senden bir işaret istemiştim yanımda olduğuna dair. Ben 8 senedir Milano ve civarlarında bir damla kar görmemiştim hele hele kasım ayında. ‘Fiona’ dedim ve ağlamaya başladım. Federico da aynısını düşündü, senden bir işaret…
Çok zorlanıyorum Fiona’m, sensiz çok zor. Seni bir daha öpemeyeceğimi bilmek , senin olmadığın bir yatakta uyumak, sağ koltuğun boş olduğu bir araba sürmek , sabah yataktan kalkıp seni dışarı götürmeyecek olmak, evde olmayan pati sesi. Ne fark ettim biliyor musun? Meğer mutfakta yemek yedikten sonra yerlerde kırıntı kalıyormuş, 8 senedir mutfak fayanslarında tek bir kırıntı bile yoktu, yemek yerken yere bir şey düşünce nerde benim minik elektrik süpürgem diye etrafa bakıyorum ama sen gelmiyorsun koşa koşa. Sabah sevinçle gerine gerine uyanan bir sen yoksun yanımda, ben dışardan eve gelince kulaklarını geriye ata ata kıvrıla kıvrıla beni karşılayan bir sen yok. Tüm dünyam değişti ve ben senin olmadığın bir dünyaya daha alışamadım, alışacak gibi de durmuyorum. Umarım ruhun buralarda bir yerlerde benimledir, umarım senin beni ettiğinin yarısı kadar bile seni mutlu edebilmişimdir. Umarım bana emanet ettiğin hayatın güzel geçmiştir, umarım dolu dolu yaşamışsındır, umarım benim senin tarafından sevildiğimi hissettiğin kadar sen de sevildiğini hissetmişsindir. Senin en sevdiğin insan olmak büyük bir ayrıcalıktı. Gittiğin yerde en sevdiğin yemekler ve bolca tenis topu vardır umarım. Bir gün yine kavuşucaz ve ben yine sana sarılabilicem. O güne kadar kendine iyi bak.








Yorumlar